İlişkinin başında her şey tozpembe iken göze batmaz hiçbir şey. Biraz zaman geçip alışkanlıklar oluşmaya başladığında, beynimiz ket vurmaya başlar. Bugünkü öğrendikleriniz ve alışkanlıklarımız, öncekileri unutturmaya başlar. Sevdiğiniz ve size kendinizi iyi hissettiren birçok şeyin yerini ilişkinize duyduğunuz sorumluluk hissi alır. İlk heyecanlarınız da geçtiyse geri yalnızca sorumluluklar kalır. Bir de bakmışsınız anne/baba rolü üstlenmişsiniz. Vazgeçin…
Hem erkek hem kadın yapıyor bunu. İlişkinin sorumluluktan kaçan tarafının tüm yükünü yükleniyoruz. Sonra altında ezilmeye başlıyoruz ilişkinin. Ne yapsak da yetememe duygusu, ilişkinin içinde sıkışmışlık duygusuna dönüveriyor. Vazgeçin…
Önceleri aradığınız kişiyi bulduğunuzu düşünüyorsunuz. Birlikte gülüp, birlikte ağlayacağım kişi. Aynı duyguları paylaşmanın verdiği rahatlıkla kendinizi akışa bırakıyorsunuz. Sonra tokat gibi çarpmıyor gerçek yüzünüze. Yavaş yavaş geliyor. Karınca ısırıkları gibi… Bakıyorsun aslında paylaştığınızı düşündüğünüz tüm o ortak duyguları bir tek sen hissediyorsun. Karşı taraf mış gibi yapıyor. Vazgeçin…
Leyla Hanım 48 yaşında, ev hanımı, 25 yıllık evlilik hayatımda kendimi hep yalnız hissettim. Eşim yanımda olduğu zaman sadece ihtiyaçları giderilmesi gereken biriydi. Karnı doymalı, çamaşırları yıkanmalı, ne zaman düşse kaldırılmalıydı. Görevim koşulsuz destek olmaktı. Vazgeçtim… Benimde bir insan olduğumun, fiziksel olarak olduğu kadar duygusal olarak da ihtiyaçlarımın olduğunu fark etsin istedim.
Ali bey 33 yaşında, kontrol etme isteği ve kıskançlık krizleri yüzünden ilişkimde kendimi tuzaktan kurtulmaya çalışan bir hayvan gibi hissetmeye başlamıştım. Sürekli tuzağa yakalanmamak için manevralar yapmalı ve yaptığım her şeyi onun bu duyguları hissetmemesi ve üzülmemesi odağında yapmaya başladım. Kendi aileme giderken bile yalan söylemek zorunda hissettiğim bir akşam fark ettim bulunduğum durumu. Önce bunun gereklilik olarak düşündüm üzmemeliydim partnerimi. Sonra onu üzecek hiçbir şey yapmasam bile aynı noktaya geldiğimizi anladım. Bu onun normaliydi ve ben vazgeçtim.
Fatih bey, öğrenci, konuştuğunda ne söyleyeceğinin benim için bir önemi yoktu. Birbirimizi oldukça yıpratmış ve bıktırmıştık. Aynada kendime baktığımda gördüğüm yorgun adamdan artık sıkılmıştım. Ama ilk ayrılık teklifini yapan kötü adam olmayı da hiç istemiyordum. Ortak çevremizde terk eden olmaktansa, terkedilen kişi olmayı tercih ettim. Bekledim… Ancak işler iyice içinden çıkılamaz bir hal almaya başladı. Evlenme fikrini ortaya atınca daha fazla beklemem gerektiğini anladım. Vazgeçtim…
Deniz hanım, 42 yaşında, eğitim çalışanı, arkamı döndüğümde telefonuna sarıldığını, internetten sürekli kadınlara mesajlar attığını biliyordum. Düzenimin yıkılmasını istemedim, tüm yaptıklarına rağmen evin ihtiyaçlarını görüyor ve çocuğuna ilgisini hiç eksiltmiyordu. Doğru yönlerini görüp yanlışlarına göz yumabilirim sandım. Yapamadım, vazgeçtim. Bilmemezlikten gelmekten, mış gibi yapmaktan vazgeçtim.
Yasemin hanım, 37 yaşında, esnaf, küçük bir butik işletiyorum. Eşimin kazancı iyi, çalışmak zorunda değilim aslında ama evde kalıp bütün gün kafamdaki sorularla savaşmaktan yoruldum. Çalışmak ve eşimin beni hapsettiği yalnızlık hapishanesinden kaçmak istedim. Okuyucular bana kızacak belki, maddi bir sıkıntım yok, sağlıklı iki evladım var, eşim son derece saygılı bir insan… Ama onun yanındayken bile yalnız hissetmekten, duvarlarına çarpıp her seferinde hayal kırıklığına uğramaktan çok yoruldum. Ben vazgeçtim, kafamdaki adamı beklemekten vazgeçtim. Onu olduğu gibi kabul ettim ama artık benimde duvarlarım var.