Oltanın ucundaki hayatlar
Son yıllarda amatör olta balıkçılığı giderek artan bir hobi olarak hayatımıza girmeye başladı.
Uzmanlar tarafında sosyal gelişime ve şehrin yoğun kalabalığından iş stresinden kurtulmak için mükemmel bir arınma alanı olarak değerlendiriliyor.
Özellikle emekli vatandaşların daha çok tercih ettiği amatör oltacılıkla uğraşanların hayatlarında farklı vakit geçirmek için kullandıkları en iyi eğlence aracı olarak görülüyor.
Oltacılık, doğa ve insan sevgisini de içinde barındıran bir çok olguyu da beraberinde getiriyor. Misina yı denize fırlatıp iğneye takılacak balığı beklerken, belki de birbirini ilk defa gören insanların dostlukları pekiştiren sohbet muhabbetlere doyum olmaz. Olta keyfi ile başlayan dostluklar yıllarca sürecek bir başlangıca da vesile olur.
Kimi geceden atar kendini iyi bir yer bulmak için boğaz'ın en güzel köşelerine, kimi de vazgeçemedikleri tarihi Galata Köprüsü üzerine. Yaz kış kar soğuk demeden atılan bir tutku haline gelen oltacılık adeta İstanbul'un vazgeçilmez simgesi haline gelmiştir.
Kimi tuttuğu balığı hemen orada satıp evine ekmek götürmek için paraya dönüştürür, kimi fazla tuttuğu balığı eşe dosta komşuya paylaştırır. Aslında balık bahane, maksat yaşamın keyfini anını en güzel şekilde geçirmek güzel dostlukları pekiştirmek kalıcı hale getirmektedir.
Sohbete doyum olmaz sahillerde deniz kıyılarında Oltacılar arasında. Blr yandan balık tutmanın keyfini çıkarırken, bir yandan da doyumsuz İstanbul'un seyrine dalar giderler.
Sabır da çok önemli olta balıkçılığında onlarca atılan misinaya çarpacak balık için dakikalarca hatta saatlerce sürecek sabırlı bekleyiş, kim bilir belki de boş dönmek de var işin içinde.
Oltacılar, balık tutmadığımız çok olur ama dert etmeyiz.. "Nasip der ertesi gün sabır ve umutlarla atarız oltamızı o balık mutlaka kısmetimize gelir" derler.
İşte böyle'dir balığın peşinde koşmak. Gün doğmadan başlar günbatımları na kadar devam eder. Taki blr sonraki günün ilk ışıklarıyla başlayana kadar...
CEMAL KÖYÜK