Uyandıklarında ikisi de bulutların üstündeydi. Harry’nin kolları Sophie’nin üstündeydi. Sophie kalkmak için hareketlendiğinde Harry onu sertçe yatağa geri çekti. Kanlı canlı bir kadına kim hayır diyebilirdi ki. Öğleye doğru açlık daha ağır basınca birşeyler yemek için yataktan çıktılar. Önce Sophie terk etti odayı . Arkasından Harry çıktı. Herşey normalmiş gibi yemek salonunda buluştular. Bu gece kaçamakları hiç aralıksız devam ederken olanlardan bir tek Kahya Kadın’ın haberi vardı. Birkaç gecedir onları takip ediyordu. Birbirleriyle o kadar meşguldüler ki kimsenin ne yaptığından haberleri yoktu. Kahya kadın Angela’nın halinden çok etkilenmişti. Bu yüzden bir şeyler yapmaya karar vermiş ve Angela’nın o sıralar Fransa’da bulunan babasına olanları tek tek anlattığı bir mektup yazdı. Gelen cevabı kimse görmesin diye başka bir adrese göndermesini de rica etti. Cevap dört gün sonra gelmişti. Angela’nın babası James bir plan yapmıştı. Plana göre gelecek hafta Salı günü James çiftlik evinde olacaktı. Kahya Kadın’dan Amelia’yı oraya getirmesini ve kendi de onlara katılırsa onur duyacağını yazmıştı. Kahya Kadın hiç düşünmeden kararını verdi. Bu ahlaksız insanlarla aynı evde yaşamaktansa Angela ve Amelia ile yoksulluk çekmeyi yeğlerdi ki James çok varlıklı bir adamdı. Buna izin vermezdi. Salıya daha bir hafta vardı. O bir hafta Kahya kadın için geçmek bilmedi. Sophie’nin arsız kahkahaları evi çınlatıyordu. İlişkilerini kimseden saklamadıkları gibi ortalıkta birbirlerine kur yapmaktan da çekinmiyorlardı. Ava ve Mia’yı dokunulmaz, Amelia’ya ise odasından çıkması bile yasak olan kurallar gelmişti. Bu Kahya Kadın’ın işini kolaylaştırıyordu. Salı günü nihayet gelmişti. Kimse uyanmadan Kahya kadın Amelia’nın odasına girdi. Onu annesine götüreceğini ve sessiz olması gerektiğini söyleyerek ihtiyacı olan eşyaları topladı. İkisi birlikte bir daha dönmeyecekleri eve son kez baktılar ve hiç bir hüzün hissetmeden yola koyuldular. Amelia heyecandan yerinde duramıyordu. Tüm yol boyunca kımıldanıp durdu. Sonunda çiftlik evlerine varmışlardı. Amelia arabadan fırlayıp annesine koştu. Angela o esnada sırt üstü uzanmış bel ağrısının geçmesini bekliyordu. Amelia’nın sesini duyar gibi oldu ama hayalden öte bir şey olamaz diye yatmaya devam etti. Amelia’nın “Annee” diye çığlık çığlığa içeriye girdiğini görünce yerinden fırladı ve kızını kucağına aldı. Bir birlerini dakikalarca öptüler kokladılar. Kahya kadın ağlayarak izliyordu onları. Angela Kahya Kadın’a da sımsıkı sarıldı. Kahya kadın hiç beklemiyordu böyle bir hareketi. O da sardı hanımını. İkisi de ağlıyordu. Kapıdan gelen kalın erkek sesi ağlamalarını böldü. Angela gözlerine inanamıyordu. Babası kollarını açmış kızını bekliyordu. Hiç düşünmeden attı kendini babasının kollarına. James kızını yatıştırdı ve beraberce oturdular. Angela anlamayan gözlerle kızına, babasına ve gülümseyen Kahya Kadın’a bakıyordu. Babası olanları anlattı. Angela Kahya Kadın’a teşekkür üstüne teşekkür ediyordu. Sabırsızlanan James “Hadi gidiyoruz. Fransa’da üçünüzün yaşayabileceği bir malikane, güzel torunum için Fransızca ve Bilim öğretmenleri, hizmetinizi görmesi için bir düzine çalışan sizi bekliyor. Ve doğacak minik torunum için de bir bakıcı tabi.” Kahya Kadın’a dönerek “sizi de emekli ediyorum. Kızıma yoldaş olursanız çok sevinirim. Tabi kabul ederseniz” dedi. Kahya kadın hiç düşünmeden kabul etti. Tüm ailesi buradaydı zaten. Harry yoktu. O hayatının hatasını yapmaya devam etmekle meşguldü. Hepsi James’in at arabasına bindiler ve yola koyuldular.