
KADIN YARDIM ÇAĞRISI İŞARETİNİN ÖNEMİ
“Şiddetin nereden doğduğunu ya da nereye varacağını asla bilemezsin; uygulayanın duygularını anlamaya çalışmak ise çoğu zaman şiddeti meşrulaştırmanın ilk adımıdır. Birini anlamaya çalışmak insani bir çabadır; ama bu çaba, şiddete anlayış göstermek anlamına gelmemeli.”
Anlamaya çalışmak” ile “anlayış göstermek” arasında ince ama çok önemli bir fark var — özellikle şiddet söz konusu olduğunda.
Şiddeti uygulayan kişiyi anlamaya çalışmak, psikolojik ya da sosyolojik bağlamda bir çözüm arayışının parçası olabilir. Ama bu, yapılanı haklı görmek ya da mazur göstermek anlamına gelmemeli. Şiddet söz konusuysa, bu ayrım çok önemlidir. Anlamaya çalışabiliriz ama hiçbir gerekçe, şiddeti kabul edilebilir yapmaz.
Günümüzde kadınların toplum içindeki konumları onları şiddetin bir ögesi haline gelmekten kurtaramıyor ne yazık ki. Toplumsal bakış açısının kadından çok erkeğe anlam yüklemesi, kadını daima yardımcı pozisyonuna düşürüyor. Kadın statü olarak hangi konumda olursa olsun daima erkeğin destekçisi ve yardımcısı olması gerektiği baskısı, omuzlarına yükleniyor. Bu toplumsal rol dağılımı, kadının karşı koymasını “itaatsizlik”, kendi kararlarını almasını ise “saygısızlık” olarak damgalayan bir zihniyeti besliyor. Böylece şiddet, kadını ‘yola getirme’ aracı olarak görülüyor. Kadının duygusal tepkileri “abartı”, fiziksel sınırları ise “aşılması gereken engel” sayılıyor. Şiddet uygulayanın geçmiş travmaları, ekonomik sorunları ya da öfke kontrol bozuklukları gibi sebepler, bir gerekçeye dönüştürülerek onun eylemleri mazur gösterilmeye çalışılıyor. Oysa hiçbir koşul, bir insanın bir başka insana şiddet uygulamasını haklı çıkaramaz.
Dünyanın dört bir yanında kadınlar, her gün fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetle karşı karşıya kalıyor. Bazıları sesini çıkarabildiği için şanslı; bazıları ise sesini çıkarırsa canından olacak kadar tehlikede. İşte tam da bu noktada devreye “SESSİZ YARDIM ÇIĞLIKLARI” giriyor. Sessiz ama etkili… Tehlike anında bir kadının hayatını kurtarabilecek kadar güçlü olan el hareketleri…
Pandemi yaşadığımız günlerde eve kapanma kararları birçok kişi için oldukça zordu. Ancak bazı kişiler için bu kabustu. Aile içi şiddet mağduru birçok kişi, günlerce evden çıkamadan, şiddeti uygulayan kişiyle baş başa kaldı. Yardım isteme girişimleri başarısız olanlar için bu daha büyük bir şiddetin mağduru olmak anlamına gelmişti.
2020 yılında Kanada Kadın Vakfı (Canadian Women’s Foundation) tarafından başlatılan ve özellikle pandemi döneminde yaygınlaşan bu el hareketi, dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hareket basit ama anlamı derin:
- Avuç içi kameraya ya da karşıya dönük şekilde yukarı kaldırılır,
- Baş parmak avuç içine yerleştirilir,
- Diğer dört parmak baş parmağın üzerine kapatılır.
Bu hareketin amacı, bir görüşme sırasında ya da görüntülü konuşma esnasında “yardıma ihtiyacım var ama açıkça söyleyemem” demektir. Bu sembol, dünya genelinde birçok kadının sessizce yardım çağrısı yapmasına olanak tanıdı.
EL HAREKETLERİYLE KURTULAN KADINLAR: SESSİZ BİR UMUT
2021 yılında ABD’nin Kentucky eyaletinde 16 yaşındaki bir kız çocuğu, kaçırıldığını hissettiren hiçbir söz söylemeden, arabada camdan dışarıya “Signal for Help” işareti yaparak yardım istedi. Yoldan geçen bir sürücü bu hareketi tanıdı ve polise haber verdi. Kız çocuğu sağ salim kurtarıldı, fail tutuklandı. Bu olay, bu basit işaretin ne kadar güçlü olabileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Kanada’da ev içi şiddete maruz kalan bir kadın, video konferans sırasında bu hareketi yaptı. Arkadaşları ne olduğunu hemen anlamadı ama daha sonra harekete dair farkındalıkları olduğu için tekrar görüntüleri izleyip polise başvurdular. Kadın, bir gün sonra evinden çıkarılarak güvenli bir yere alındı. Belki geç fark edildi ama bu bilinç, kadının hayatını kurtardı.
AMA HER ZAMAN GÖRÜLMEYEN İŞARETLER DE VAR…
Ne yazık ki bazı örneklerde, bu sessiz yardım çağrıları görüldü ama anlaşılmadı. Türkiye’de 2022 yılında bir kadın, sosyal medyada yaptığı canlı yayında sürekli avuç içini göstererek baş parmağını avcuna alıyor ve kapatıyordu. İzleyenler bu hareketin ne anlama geldiğini bilmediği için bir süre sonra yayını kapattı. Kadın, yayından birkaç gün sonra hastaneye ağır yaralı olarak kaldırıldı ve yoğun bakıma alındı.
Bir başka olayda, Hindistan’da bir genç kız, görüntülü konuşmada defalarca bu hareketi yapmasına rağmen karşıdaki kişi hareketin anlamını bilmediği için konuşmayı sıradan bir diyalog sanarak sonlandırdı. Genç kız, yardım çağrısına karşılık bulamayınca, yaşadığı şiddetli ortamda uzun süre kalmak zorunda kaldı.
Bu örnekler bize şunu açıkça gösteriyor: El hareketini yapmak kadar, o hareketi tanımak da hayati önem taşıyor. Sessiz bir çağrıyı anlamak için farkında olmak gerekiyor. Bu sadece bir eğitim meselesi değil, bir toplumsal sorumluluk.
İzlediğimiz videolarda, karşılaştığımız duraklarda, sosyal medyada gördüğümüz kısa anlarda bile bir hayat kurtulabilir. Ama yalnızca biliyorsak, yalnızca gözümüz bu çağrıya açıksa…
Bir İşaretten Fazlası: Kadının Bedeni Konuştuğunda
Kadınlar çoğu zaman açık açık “yardım edin” diyemez. Çünkü şiddet, yalnızca fiziksel değil; aynı zamanda kontrol, tehdit ve gözdağıdır. Bu durumda kadınlar, bedenlerini birer konuşma aracına dönüştürür. Bir bakış, bir titreme, normalin dışında bir jest… Her biri aslında bir şeyler anlatır. Ama bu dili anlayabilmek için önce bakmayı, sonra görmeyi bilmek gerekir.
“Signal for Help” gibi el hareketleri elbette hayati bir iletişim aracıdır. Ancak her kadın bu hareketi yapamayabilir. Gözünü kaçıran, konuşurken sürekli avuç içini ovuşturan ya da sürekli boynunu tutan bir kadının da aslında susarak haykırıyor olabileceğini düşünmeliyiz. Kimi zaman bir video görüşmesinde arka planda kaçan bir bakış, kimi zaman sosyal medya gönderilerinde tekrarlayan imalar bir yardım çığlığıdır.
Şiddetin en karanlık tarafı, çoğu zaman görünmezliğidir. Kadının bedeni bu karanlıktan çıkmak için sinyaller verir. Ama bu sinyalleri ancak farkındalığı olan biri okuyabilir. İşte bu yüzden toplumsal bilinç sadece kampanyalarla değil, günlük hayatın içindeki küçük ayrıntıları görebilme yetisiyle gelişir.
Bir kadının dili tutulmuşsa, bedeni konuşur. Ve biz bu dili öğrenmek zorundayız. Çünkü bazen bir omuzun titremesi, bir sesin çatlaması, kurtulmak için verilen en güçlü işarettir.
· Şiddetin nereden geleceğini asla bilemezsin; bir an, bir söz, bir bakış, her şeyin başlangıcı olabilir.
· Ne kadar artacağını asla bilemezsin; her adımda daha fazla kontrol kaybedilir, bir çizgi aşılır.
· Ne zaman sona ereceğini asla bilemezsin; bazen bitmediğini sadece zaman anlar.
· Şiddetin hangi noktada duracağını asla bilemezsin; her döngü bir öncekinin izlerini taşır.
· Ne kadar derin izler bırakacağını asla bilemezsin; kalıcı etkileri, yıllar sonra bile kendini gösterir.
